HT Hayat Anasayfa ‘Marangoz değiliz, çocuğun hayatını şekillendiremeyiz’ | Yaşam

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şirin Gencer, hayatını çocuklara adamış biri. Muayenehanesinde gördüğü birçok vakadan yola çıkarak hem ailelerin hem de çocukların sorun ettiği konuların üzerine eğiliyor, bu alanlarda kitaplar yazıyor. Eylül sonunda yayınlanacak olan “Rezilyans Dayanıklı ve Esnek Çocuk Nasıl Yetiştirilir? (0-10 yaş)” adlı kitabını psikiyatr Alper Hasanoğlu’yla birlikte kaleme almış. İlk kitabın ardından birkaç ay sonra da “Erken ve Genç Erişkin Rezilyans (10 – 25 yaş)” adlı ikinci kitabı yayınlanacak. ‘Rezilyans’, esnek, kırılgan olmayan güçlü ve dayanıklı anlamına geliyor. Küçük yaşlardan itibaren çocuklara ihtiyaçları doğrultusunda görevler vererek onları sorumluluk sahibi bireyler yapmanın doğru olduğunu anlatan Dr. Şirin Gencer, ailelerin çocuklarını korumak amacıyla yaptığı yanlışları da hatırlatıyor. Elbette her çocuk biricik. Ancak doğru bir yaklaşım benimsenerek ihtiyaçlarını bilen, kendi ayakları üzerinde duran çocuklar yetiştirmenin de imkânsız olmadığını söylüyor. Dr. Şirin Gencer ile çocukları geleceğe hazırlama yollarını konuştuk.


Yeni kitaplarınızda neleri ele aldınız?

Daha çok çocuk psikolojisi üzerine yazdım. Muayenehanede gördüğüm çocuklardan hareketle ruhsal gelişimleri, hayatlarında mutlu ve başarılı olmalarını sağlayacak detaylar yer alıyor. Çok kırılgan olmayan çocuk nasıl yetiştirilir, bunu anlattım.


Aileler, çocukları hiç hasar görmesin, üzülmesin diye özen gösterirken doğru davranmadıklarını mı söylüyorsunuz?

Çocuğun sağlıklı büyüyebilmesi için belli düzeyde strese ihtiyacı var. Çocuk bir miktar zorluk ve belirsizlikle karşılaşıp hata yapacak ki kendi kendine öğrenebilsin. Yeteri kadar stres yaşamazsa kendi kendine bir şeyi başlatma, fikrin kendinden çıkması ve bu fikrin arkasında durabilme konusunda başarılı olamıyor. Az miktarda stres büyümeyi, öğrenmeyi, keşfetmeyi sağlıyor. Ama aşırı miktarda olursa zararlı etkileri başlıyor.



Çocuk kaç yaşında stresi algılamaya ve “Bu bende stres yarattı” demeye başlıyor?

Daha anne karnında başlıyor. Bebeklerin algılamaları tahminlerimizin çok ötesinde... Bir kadın anne olmaya karar vermeden önce bu fikirle barışmalı, çocuğu isteyerek yapmalı... Çünkü bebeğin 8’inci haftada organları oluşmaya başlıyor ve beyin gelişimi en hızlı anne karnında gerçekleşiyor. Çocuk, anne karnında her şeyi duyuyor, istenip istenmediğini, doğacağı ortamın stresli olup olmadığını hissediyor.


Annenin stresi bebeğe geçtiğini hissederse ne yapmalı?

Karnını severek “Biz bir kavga ettik ama bunun sebebi sen değilsin. Ben dışarı çıkmak istedim, baban yorgun. Biz kendi aramızda sorunu çözdük. Seni çok seviyorum” gibi basit cümlelerle durumu anlatabilir.





Çocuk için neler stres kaynağıdır?

Doğumla birlikte bebek korkunç sesler duyuyor, ilk aldığı nefesle akciğerleri acıyor, ağlıyor, üşüyor, ışıklar çok parlak geliyor. En büyük travmalardan birinin doğum travması olduğu söyleniyor. Neyse ki bunu hemen bilinçaltına atıveriyoruz. Kısa sürede hemen bebeği kucağa almak, anneyle bebeğin temas etmesi, aynı odada kalması ve bebeğe nasıl dokunduğunun farkına varması bile önemli. Mesela bebek ağladığında anne “Hay Allah uykusuz bir gecenin ardından yine uyumadı” diye endişeli bir yüzle birden onu kucakladığında bütün duygusu ona geçer. Bebekle yumuşak bir sesle konuşmak gerekiyor. Biri aniden sizi kucaklasa, birkaç kişi üzerinize eğilse ne hissedersiniz, buna bakmak lazım. İlk 3 ay dış dünyaya adapte oluyor. Sevildiğini, istendiğini hissetmesi, ihtiyaçlarının karşılanması ortama hızlıca uyumunu sağlıyor.


Çocuk büyüdükçe stres kaynakları değişince neler oluyor?

Çocuk 10 yaşına geldiğinde arkadaşlar ön plana geçiyor. Başarı odaklı büyütülüyorsa, aile başarıyı karne başarısı ya da sınavdaki notuyla değerlendiriyorsa bu da stres kaynağı. Mükemmeliyetçi çocuklar iyi bir sonuç alsalar bile 2 yanlış yaptıklarında kendilerini başarısız hisseder.


Peki çocuk için stres nereye kadar yararlı?

Çocuk hayatında hep ufak stresler yaşarsa daha dayanıklı olur. Az miktarda mikrop verip aşılamak gibi. Ama biz evde çocuğa son derece güvenlikli bir ortam yaratıp çözmesi için hiçbir sorun bırakmazsak, bu çocuklar aşırı kırılgan olur. Bunu özellikle endişeli annelerin çocuklarında görüyoruz. Strese tahammül düzeyleri düşük oluyor. Çocuğa sınır koymak iyidir. Diyelim çocuk odasını dağıtmış, anne görmezden gelip odasını toplayabilir ya da “Bu oyuncakları toplaman lazım” diyebilir. İkincisi daha doğru.



‘Kendi endişelerinizi çocuğa yansıtmayın’

Anneler bebeklerinin tadını çıkaramıyor, sürekli sorun çözme halindeler, öte yandan Avrupalı ailelere özenip bebekleriyle seyahat edebilmeyi istiyorlar...

Helikopter anne olmamak gerek. “Çocuğun önünde, arkasında ve yanındaki engelleri kaldırayım” dememek lazım. Çünkü çocuk sorun çözmediğinde ve ufak bir sorunla karşılaştığında dağılıyor. Bazı şeyleri çocuğun başarmasına, kendi kararlarını vermesine müsaade etmek önemli. Çocuk hata yaparak öğreniyor. Endişeli anne olmak çok kötü bir şey. Ray Charles’ın belgeselinde annesinin sobaya rağmen ısıyı öğrensin diye sessiz kalışı sahnesi geldi aklıma...


İşte o çok önemli bir şey. Çocuğunuzun cesur bir sporcu olmasını istiyorsunuz ama çocuk bisiklete bindiği zaman “Ay düşer” ya da ilk düştüğünde “Bisiklet çok tehlikeli, binme” diyorsanız, o çocuk hayat boyu bisiklete binemeyebilir. Kendi endişelerimizi çocuklara yansıtmamamız gerekir. Çocukla ilgili güvenlik tedbirlerini almak zorundayız ama biz marangoz değiliz. Çocuğumuzun tamamen hayatını şekillendiremeyiz. Bunu yapmaya çalışmak iki taraf için de hayal kırıklığı olur.


‘En ufak streste mastürbasyon yapmaya başlıyor’


Stres ne zaman bizi aşmaya, tehlike çanları çalmaya başlar?

Eğer bu uykunuzu, işinizi, aile ilişkilerinizi etkiliyorsa fazla anlamına geliyor. Stres nedeniyle bir çeşit bağımlılıklarınız varsa mesela sigara, kahve, alkol ya da seks bağımlılığı da olabilir. Sürekli yerinde duramamak da...


Yani aşırı sekse düşkün birinin çocukluğuna mı bakmak lazım?

Bu tür bağımlılıklar çocuklukta ihtiyaçlarının karşılanmaması, yeterince sevgi görmemek, açık iletişimin olmamasından kaynaklanıyor. Çünkü bebekken ağladığında kimse gelmediğinde bir müddet sonra çaresizlikten “Kimse gelmiyor, ben kendi kendime yetebilirim” gibi birtakım savunma mekanizmaları geliştiriyor. Mesela bu dönemde yanlışlıkla mastürbasyonu öğrenirse en ufak bir streste mastürbasyon yapmaya başlıyor. Bu uygunsuz ortamlarda da olabiliyor. Diyelim ki yuvada ya da evde ya da misafirler geldiğinde...



Yani bu ne demek?

Böyle bir şey gözlemlendiğinde çocuğun stres düzeyi azaltılmazsa, yaşam kalitesi yeterince desteklenmezse böyle bir bağımlılığa gidiyor olduğunu gösterebilir.


Bu tür durumlarda ailelerin ne yapması gerekir?

Cinsellik su içmek, yemek yemek kadar doğal bir şey. Böyle bir şeyin tabulaştırılmaması, ‘tü kaka’ yapılmaması gerekiyor. O yaştaki çocuğa bunun kötü bir şey olduğunu söylemek, bunu beynine öyle kaydetmesine ve ileride aseksüel olmasına neden olabilir. Çocukluktaki aşırı baskı ya da söylenen bir kelime bile ileriki yaşamı etkileyebiliyor. Bir çocuk aşırı mastürbasyon yapıyorsa aile, “Aman evladım ayıp” ya da “Ne yapıyorsun?” demek yerine “Bu çocuk neden bunu yapıyor, ben hangi koşulu düzeltmeliyim?” diye bakmalı. Bir de ailenin çok fazla rahatsızlık yaşamaması için “Bu çok özel bir şey, bunu kendi odanda yapabilirsin ama başka insanların içinde yapmamalısın” diyebilir. Cinselliğin bir mahremiyeti olduğunu çocuk o yaşta öğrenebilir. Ama kötü hissettirecek ya da utandıracak şekilde söylememek lazım.


‘Evcil hayvanının mamasını, suyunu’

Kitapta “Çocukların sebatkâr olmayı öğrenmeleri gerekir” diyorsunuz ama günümüzde çocuklara söz geçirmek çok zor...

Çocuklara sorumluluk almaları öğretilmeli. Her çocuk hayvanları sever ve “Anne kedi, köpek alalım” der. Hayvan alınır ve genellikle onun sorumluluğu anneye kalır. Halbuki kedinin mamasını, suyunu çocuk vermeli. Çocuk markette sağlığına zararlı bir şey almak istediğinde de anne sınır koyup “Bunu eve almıyoruz” diyebilmeli. Çocuk kendini ağlayarak yere atsa bile sözünden dönmemeli.


Travmasız bir hayat var mıdır?

Yoktur, zaten doğru da değildir. Evlerimiz mikro kozmoz, hiçbir sorun yok. Bulaşıklar makinede yıkanıyor, çamaşırlar öyle, evi büyükler temizliyor. Bu çocuklar üniversite yurdunda hayatlarının en büyük travmasını yaşıyor. Sırf bu yüzden üniversiteyi bırakıp evine geri dönenler var. En önemli şeylerden biri ev işi yapmasını sağlamak. Suyunu almaktan aciz bir çocuk kendiyle ilgili nasıl sorumluluk alsın, mümkün değil.


Çocuğa bu sorumlulukları kaç yaş itibarıyla vermek gerekir?

1 yaş itibarıyla çocuğun yaşına uygun olarak verilmeli. Çatal, bıçak kullanmayı, bardaktan su içmeyi 9 aydan itibaren öğretebilirsiniz. Yapamadığında baskı yapmamak, eleştirmemek ve çocuğu karşılaştırmamak gerekir. Ama çocuk 15 aylıksa ve yürümüyorsa, ellerinden tutup oyunla yürütmeye çalışılmalı.


Röportaj: Ekin Türkantos


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.